YAŞANAN SORUNLARA DAİR ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ BAKANLIĞA İLETTİK

Anasayfa - Ekim 6, 2020 10:00 pm A A

Covid-19 şartlarında 24 Ağustos 2020’ de başlayan 2020-2021 Eğitim -Öğretim ile ilgili yaşanan sorunlar ile önerilerimizi de içeren raporu Milli Eğitim Bakanlığına ilettik.

2020-2021 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINDA YAŞANAN SORUNLARA DAİR ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

2020-2021 eğitim öğretim yılı, 24 Ağustos 2020 tarihinde, öğretmenlerin bir haftalık mesleki çalışma süreciyle başlamıştır. Ardından 31 Ağustos 2020 – 18 Eylül 2020 tarihleri arasında ise telafi eğitimleri gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte aynı zamanda 8. ve 12. sınıflara yönelik Destekleme ve Yetiştirme Kursları başlatılmıştır. Son olarak ise 21 Eylül 2020 tarihinden itibaren ilk haftası uyum haftası olmak üzere okul öncesi ve ilkokul 1. sınıf öğrencileri ve bu sınıfları okutan öğretmenler yüz yüze eğitime başlamışlardır.

Covid-19 pandemisi nedeniyle belirlenen bu süreçlerde öğrenciler, öğretmenler ve diğer çalışanlar açısından birçok sorunla karşılaşılmıştır.

1-Süreç yönetiminde pandemi süreci nedeniyle mevzuat yorumlamalarının çalışanların lehine yorumlanıp uygulama yapılması gerekirken aksi bir yaklaşımla, öğretmenlerin mali haklarını kısıtlayıcı yönde yorumlanması hem çalışanların moral motivasyonu açısından hem de sürecin yönetimi açısından olumsuz etkiler yaratmıştır.

2- Mevzuat kaynaklı yaşanan sıkışıklıkların, Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla yapılacak düzenlemelerle aşılması gerekirken bundan kaçınılmış her gün ortaya çıkan yeni sorunlar mevcut mevzuatlar dolanılarak çözülmeye çalışılmıştır. Örneğin, 1. sınıflarda yüz yüze eğitime başlayan öğretmenlerimiz haftanın 4 günü okula geldikleri halde neredeyse sıfır düzeyinde ek ders ile karşı karşıya bırakılmışlar, yapılan hatanın anlaşılması üzerine bu sınıflara da canlı dersler eklenerek durum telafi edilmeye çalışılmıştır. Aynı şekilde canlı derslerde ders saatlerinin ilkokullarda 20, ortaokullarda 30’a düşürülmesi ders ücretleri açısından sorunlara yol açmış ve daha sonra bu uygulama kaldırılarak normal müfredata dönülmüştür.

Bu nedenle mevcut düzenlemelerin dolanılması yolu seçilmemeli, pedagojik gerekçeler ve sürecin yarattığı iş yükü, kaygı ile risklerin birlikte değerlendirilerek Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla yeni mevzuat düzenlemelerine gidilmesi yerinde olacaktır.

Aksi yaklaşımlar Bakanlığa ve devlete olan güveni zedelediği gibi ciddiyetten de uzak bir hal almaktadır.

3-Uygulamada yaşanacak sorunlar bilindiği halde yapılması gereken açıklamalar Bakanlıkça süreç başladıktan sonra yapılmış bu da kamuoyunu çokça meşgul ederek öğretmenlerin sorunlarının sadece ücret esaslı olduğu algısını güçlendirmiştir. Telafi eğitimi süreci 31 Ağustos’ta başladığı halde 31 Ağustos-18 Eylül tarihleri arasında yapılacak uygulama 4 Eylül’de açıklanmıştır. Aynı şekilde 21 Eylül’de başlayan yüz yüze eğitim süreciyle ilgili açıklama da 24 Eylül tarihinde yani süreç başladıktan sonra yapılmıştır. Bu durum tartışmaları, eğitim öğretim, sağlık süreçlerinden yapılan açıklamaların içeriğine doğru yöneltmiştir. Örneğin Destekleme ve Yetiştirme Kurslarına ilişkin yapılan açıklamaların; öğretmenlerin kursta görev alma başvurularından sonra yapılması ve gelinen süreçte bu öğretmenlerimizin fiilen yüz yüze yaptıkları derslerden dahi ek ders ücretinden yararlanamamalarına yönelik içerikte olması öğretmenleri mağdur ettiği gibi haklı tepkilerine sebebiyet vermiştir.

Bu noktada yapılması gerekenler;

-Genelgelerin süreçten önce yayımlanması,

-Covid-19 sürecinde normal eğitime geçilene kadar, hafta içi ya da hafta sonu ayrımı yapılmaksızın pandeminin yarattığı sağlık risklerine rağmen yüz yüze eğitim yapan (DYK dahil) öğretmenlerin yaptıkları derslerin maaş karşılığına bakılmaksızın ek ders ücreti olarak değerlendirilmesi ve yüzde yüz arttırımlı ödenmesi sürecin yönetimi ile teşvik açısından da yerinde olacaktır.

4-Milli Eğitim Bakanlığı’nda son yıllarda yaşanan en önemli sorunlardan biri birimler arasında işbirliği ve uyum sorunları yaşanması, bir diğeri ise uygulamalarda genel müdürlük/il/ilçe/okullar arasında birliğin sağlanamamasıdır.

Bu nedenle bakanlıkça yayımlanan genelge ve görüş yazılarına ilişkin keyfi uygulamalarla karşılaşılmış çalışanların moral ve motivasyonları çökertilmiştir.

MEB öncelikle merkez teşkilatta birimler arasında ardından da okullara kadar varan düzeyde taşra örgütlenmesine birlik sağlamalıdır.

5- Genelge ve görüş yazılarına ilişkin olarak geçmiş aylarda yaşanan sahte belgeler nedeniyle kuşkulu yaklaşımlar olmuştur.

Bunun için yayımlanan tüm genelge ve görüş yazıları, Bakanlığa ait bir sayfada yayımlanmalı ve herkesin ulaşımı sağlanmalıdır.

6- Uzaktan eğitim süreçlerinde asıl sorun öğrencilerin tamamına ulaşımın mümkün olmaması olduğu halde bu yönde tedbir alınmamıştır. Öğrenci ve öğretmenlere yönelik ücretsiz internet, tablet/bilgisayar dağıtılması, vergilerin kaldırılması gibi öneriler Bakanlıkça gündeme dahi getirilmemiştir.

EBA’ya yönelik 8 GB ücretsiz internet uygulamasında bahsedilmişse de değişik gerekçelerle bu imkandan öğretmen ve öğrenciler yararlanamadıkları gibi EBA dışı platformların da adeta zorunlu kılınması nedeniyle internet faturaları artmıştır.

Tüm öğrenciler yönünden fırsat eşitliğinin sağlanması asıl amaç olmalıdır. Aksi yaklaşım yine dezavantajlı kesimlere vurmakta ve aradaki uçurumu daha da arttırmaktadır.

Eşitliğin sağlanamaması durumunda ulaşılan öğrenci kardır yaklaşımı seçilmemeli maksimum katılımın sağlanabileceği yöntemler seçilmelidir. Örneğin EBA-TV uygulamalarının daha geliştirilmesi ya da teşvik edilmesi gibi.

7- Bakanlık öğretmenlerin normal okul sürecinde almaları gereken ücretlerin alabilmeleri için uzaktan (EBA ve EBA dışı platformlardan) yapılan canlı ders uygulamalarını normal ders olarak kabul etme yolunu tercih etmiştir. Bu uygulamanın öğrenci ve öğretmen açısından sakıncaları olup süreçte bu sorunlar daha bariz ortaya çıkmıştır.

-Öğrencilerin canlı ders adı altında saatlerce bilgisayar başında durmalarının pedagojik olarak izahı çok da mümkün değildir. Hem öğretmen hem de öğrenci nezdinde verimliliği her geçen gün düşüren uygulamalar halinde dönüşmüştür.

-EBA’nın yeterli kapasiteye sahip olmaması nedeniyle ders saatleri gece saatlerine ve hafta sonlarına kaydırılmıştır. Buna rağmen tüm sistemi kaldırması mümkün olmamıştır. Bu durum da öğrenci ve öğretmenlerde aile yaşantısı, dinlenme, aileye-çocuklara vakit ayırma, beslenme gibi sorunları beraberinde getirmiştir. Öğrenci ve öğretmenler nezdinde hafta sonlarını dahi planlamalarına imkan bırakılmamıştır.

-EBA’nın yetersizliği nedeniyle EBA dışı güvenlik sorunu yaşanan platformlar kullanılmıştır. Bu platformlara girişteki ID’lere öğrenci olmayanlar da ulaşmışlar, birçok yerde hiç de hoş olmayan, öğretmenleri öğrenciler karşısında zora düşüren durumlar yaşanmıştır.

MEB EBA’yı daha da güçlendirmeli tüm derslerin EBA üzerinden verilmesini sağlamalı ya da öğrenci ve öğretmenler sadece bu platformda zorunlu tutulmalıdırlar. Böylece EBATV, EBA canlı ders ya da diğer platformlarda canlı derslerin çakışması sorunları da daha kolay çözülebilecektir.

Öğretmenlerin kayıp yaşamamaları için de ücretlendirmeleri haftalık ders çizelgelerine göre düzenlenen öğretmen ders programlarına göre yapılmalıdır. Böylece hem ekonomik olarak zaten zor durumda olan öğretmenlerin COVİD-19’a bağlı olarak mağduriyet yaşamalarının önüne geçilmiş olacak hem de hiç kimsenin tahmin edemediği salgın öncesinde yaptıkları plan, program ve borçlanmalarından kaynaklı sorunlar ile aile ve yoksulluk sınır altındaki yaşam standartlarını koruyabileceklerdir. Burada fazlaca bir talep söz konusu olmayıp okulların açık olduğu duruma ait standardın korunması söz konusudur.

Yüz yüze yapılan eğitimlerin dersler hariç olmak üzere, ücret standardının sağlanmasında ders programlarının esas alınması sorunu çözecek nitelikte olacaktır.

8- Gece ve hafta sonu konulan derslerin ve bilgisayar başında uzun süre durmanın yarattığı pedagojik, ailevi ve sağlık sorunlarının yanı sıra kamu çalışanlarının var olan mesai kavramını da hiçe sayar niteliktedir. Bu konuya ilişkin olarak;

-Mesai kavramına bağlı kalınmalı, mesai saati dışında ya da hafta sonu canlı dersler kaldırılmalıdır,

-Zorunluluk halinde mesai saati dışında ya da hafta sonu ders verilmesi halinde ücretlendirmeleri maaş karşılığından hariç tutularak ücretlendirme yapılarak teşvik edilmelidir.

-Mesai saati dışı ve haftasonu derslerin, öğretmenler arasında, öncelik isteklilerde olmak üzere adil dağıtılması sağlanmalıdır.

-Canlı ders uygulamalarına ilişkin ders programları en az bir hafta öncesinden öğrenci ve öğretmenlere bildirilerek aile ve çalışma planlarını yapabilmeleri sağlanmalıdır.

-Canlı derslerde sınıf/şube birleştirme uygulamalarına son verilmeli zorunluluk halinde faturası öğretmenlere çıkarılmamalıdır.

9- Üzerinden geçen zamana rağmen örneğin;

-31 Ağustos 2020-18 Eylül 2020 tarihleri arasında Rehberlik öğretmenlerinin ek ders ödemeleri açığa kavuşturulmamıştır.

-Aynı şekilde Esnek Çalışmaya İlişkin esasların nasıl uygulanacağı belirlenememiş örneğin rehberlik öğretmenlerinin her gün okula gelmeleri şartıyla ücret almaları gibi

Cumhurbaşkanlığının ve Bakanlığın esnek çalışmaya ilişkin düzenleme ve talimatları göz ardı edilmişti.

-İdari izinli öğretmen(özellikle rehberlik) ve yöneticilere yönelik uygulamalar açıklığa kavuşturulamamış, Cumhurbaşkanlığının ve Bakanlığın esnek çalışma esaslarında yer alan, “görevlerini yapmış sayılmaları ve mali haklarının saklanması”na yönelik düzenlemeler göz ardı edilmiştir.

-Öğretmenleri her gün okula çağıran yöneticilere rastlandığı gibi birkaç gün çağıran yöneticiler de söz konusu olup birlik sağlanamamıştır.

Bu konuların hızla, tek tek açıklığa kavuşturulması ve birlik sağlanması gerekmektedir.

10- EBA ya da başkaca canlı derslerin yapılamaması (teknik sorun, öğrencinin bağlantıya katılmaması ya da katılamaması) gibi durumlarda ücretlendirme ile ilgili sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle özel eğitime muhtaç öğrencilerimizin bu platformları kullanmaları çokça mümkün olmamakla birlikte bu sınıflarda az öğrenci bulunması ve engel durumlarına bağlı olarak derslerin yapılamadığı açıktır.

Yüz yüze eğitimde de yaşanan öğretmenlerden kaynaklanmayan gerekçelerle derslerin yapılamaması durumunda öğretmenler mağdur edilmemelidirler.

11- Halk Eğitim Merkezlerinde sınıf mevcutları normal eğitimdeki gibi devam etmekte olup sınıf açılabilmesi için alt sınırda da düşüşe gidilmemiştir. Covid-19’la mücadelenin de gereği olarak yaygın eğitim kurumlarımızda da sınıf mevcutları ve kurs açmaya yönelik alt sınırlar yeniden düzenlenmelidir.

12- Destekleme ve Yetiştirme Kurslarında ders saatleri 30 dakikaya düşürülmelidir.

13- Bakanlığın daha önce açıkladığı gibi okulların hijyene ilişkin personel ve malzeme ihtiyaçları karşılanmalı, her öğrenciye her gün maske dağıtılmalıdır.

14- Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde başlatılan yüz yüze eğitimlerde (okulda işletme/staj/beceri eğitimi dahil) seyreltilmiş program ve öğrenci sayısı esasına göre çalışılmalıdır.

15- Diğer kurum ve sınıflarda uygulanacak öğretim programları seyreltilmeli ve öğrenciler bu seyreltmeye göre sorumlu tutulmalıdırlar.

16- Bir taraftan EBA TV ya da Canlı Ders imkanlarından imkansızlık nedeniyle yararlanamayan öğrenciler söz konusu iken diğer tarafta özel okulların normal eğitim-öğretime devam ettikleri bilinmektedir ve tedbirler ile denetimler yapılmayarak öğrenciler arasındaki eğitime erişim olanakları arasındaki farklılıklar açılmaktadır.

17- Özel okulların yanı sıra özel öğretim kurslarında da denetimler söz konusu olmayıp pandemi yönünden de sorunlu durumlar söz konusudur.

18- Öğrencilerin Bakanlık talimatıyla devlet okulları tarafından düzenlenen canlı derslere katılmamalarının en önemli sebepleri arasında özel öğretim kurslarına devam etmeleri, etüd merkezleri, merdiven altı kurslar, özel dersler, cemaat/dernek/vakıfların çalışmaları ile Kur-an Kursu, hafızlık eğitimi gibi uygulamaları olup tüm bunlarda yaşanan gerek pandemiye gerekse mevzuata aykırı uygulamaların sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığı olup acil olarak bu alanlara el atması gerekmektedir.

19- Taşımalı eğitime tabi olan 8 ve 12. sınıfların taşımaları başlamadığından Destekleme ve Yetiştirme Kurslarından yararlanamamaktadırlar. Aynı şekilde YBO ya da pansiyonlu liselerde kalan öğrencilerin pansiyonları açılmadığından DYK’lardan mahrum kalmaktadırlar. Bu noktada dahi ülke genelinde birlik yoktur. Yatakhanelerini açan kurumlar olduğu gibi açmayan kurumlar da söz konusudur. Bu noktada da büyük bir adaletsizlik söz konusudur ve çözüm beklemektedir.

20- Bakanlığın asıl görevi her türlü tedbiri alarak yüz yüze eğitimi bir an önce başlatmak olmalıdır. Yaşanan her gecikme dezavantajlı kesimlerin çocuklarının geleceklerinden gitmekte iken aynı zamanda sosyal devlet ilkesine aykırı bir şekilde özel okul, kurs, cemaat/dernek/vakıfların çalışmalarına desteğe ve fırsatçılığına sebebiyet vermektedir.

Üst yazı

Raporumuz

Anasayfa - 10:00 pm A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.